NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
إِسْحَقُ
بْنُ
سُوَيْدٍ
الرَّمْلِيُّ
حَدَّثَنَا
ابْنُ أَبِي
مَرْيَمَ قَالَ
أَظُنُّ
أَنِّي
سَمِعْتُ
نَافِعَ بْنَ
يَزِيدَ
قَالَ أَخْبَرَنِي
أَبُو
مَرْحُومٍ
عَنْ سَهْلِ
بْنِ مُعَاذِ
بْنِ أَنَسٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِمَعْنَاهُ
زَادَ ثُمَّ
أَتَى آخَرُ
فَقَالَ
السَّلَامُ
عَلَيْكُمْ
وَرَحْمَةُ اللَّهِ
وَبَرَكَاتُهُ
وَمَغْفِرَتُهُ
فَقَالَ
أَرْبَعُونَ
قَالَ
هَكَذَا
تَكُونُ
الْفَضَائِلُ
(Bir önceki 5195. hadisin)
manası da (Seni b. Muaz b. Enes'in) babasından (naklen) Nebi (s.a.v.)'den
(rivayet edilmiştir. Ancak Râvi Muaz b. Enes hadise şu cümleleri de) ilave
etti:
Sonra bir başkası daha
geldi ve "Esselâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berakâtuhu ve mağfiretuhu"
diyerek selam verdi. (Hz. Nebi bu adam için):
Kırk (sevap kazandı)
işte (selam da bulunan fazla kelimeler için) sevap artışı böyle olur,"
buyurdu.
İzah:
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerifte, selamın "esselâmü aleyküm" şeklinde verilebileceği
gibi "esselâmü aleyküm verahmetüllahi ve berakâtühü" ile
"Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü ve mağfiratühü"
şekillerinde de verilbileceğini ve "aleyküm" kelimesinden sonra
kelimelerden her birisi için on sevap yazılacağından "Esselâmü aleyküm ve
rahmetullahi" şeklinde verilen sevabın "Esselamii aleyküm"
şeklinde verilen selamdan daha sevablı "Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi
ve berakâtühü" şeklinde selamın da "Esselâmü aleyküm ve
rahmetullahi" şeklindeki selamdan daha sevablı olduğunu ifâde etmektedir.
Bir başka ifadeyle
mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif "esselâmü aleyküm" diyerek
selam veren kimseye on sevap; "esselâmü aleyküm ve rahmetullahi"
diyerek selâm veren kimseye yirmi sevap, "Esselâmü aleyküm ve
rahmetullahi ve berakâtühü" diyerek selam verene otuz sevap
"Esselamii aleyküm verahmetüllahi ve berakütüh ve mağfiretühü" diyerek
selam verene de kırk sevap verileceğini ifâde etmektedir.
Ancak Reddü'l-Muhtar'da
bu konuda İbn Abidin şöyle demektedir: "Tatarhanîye" de dedi ki: Selam
veren için en efdali "Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü
(Selam sizin üzerinize olsun, Allah'ın rahmeti ve bereketi de sizin üzerinize
olsun)" demektir ve "berakâtühü" den sonra birşey eklemek uygun
değildir. Cevap veren de aleykümusse-lâm ve rahmetullahi ve berakâtühü
diyecektir."
Nitekim Fetavây-i
Hidiyye'de de aynı görüşlere yer verilerek Hz. İbn Abbas'm da bu görüşte olduğu
ifâde edilmektedir. Gerçekten bu mevzuda gelen birçok hadis-i şerifler de bunu
ifade etmektedir.
Müfessirlerimiz:
"Bir selamla selamlandığınız vakit, siz ondan daha güzeli ile selamı
alın, yahut aynısıyla karşılık verin. Şüphesiz ki Allah herşeyin hakkını
gerektiği gibi arayandır."[Nisa 86] âyetinin gereğinin şu şekilde yerine
getirilebileceğini açıklamışlardır.
"Bir müslüman
'esselâmü aleyküm' derse cevabında rahmet lâfzı ziyade edilerek 've aleyküm
selam ve rahmetullahi' denilir. Yine bir müslüman 'Esselamü aleyküm ve
rahmetullah' derse "berekât" lafzı ziyade edilerek: 've
aleykümesselâm ve rahmetullah veberekâtühü' denilir. Selam veren selam, rahmet
ve berekât lafızlarının üçünü birden söylerse ona da aynıyla cevap verilir.
Onun için ziyade söz konusu değildir. Çünkü Ra-sûlullah kendisine selâm veren
kimselerin selamını böyle almıştır.
"Allah'ın işine mi
şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinize olsun ey ev halkı!
O övülmeğe layıktır. İyiliği boldur"[Hûd 73] mealindeki âyet-i kerime de
buna delalet etmektedir.
Selam verirken harf-i
tarifli olarak es-selamü aleykiim demekle, harfli tarifsiz olarak Selamün
aleyküm demek pratikte pek farklı sayılmaz. Her iki şekilde de Kur'anda vaki
olduğu için her ikisiyle de selam verilebilir. Aleykümesselâm diyerek harf-i
tarifli olarak selam almak, aleykümselam, diyerek harf-i tarifsiz olarak selam
almakdan daha faziletlidir.
Sadece işaretle selam
vermek caiz değildir.[Tirmizî, istizan] Selam verirken sesi yükseltmek
evlâdır. Cevabda ise Hanefilere göre cehre (yüksek sese) lüzum görülmezken,
Şafiîlere göre kalplere surûr bahşedeceği için alırken de cehr sünnettir.
Dolayısıyla cehren mukabelede bulunulmalıdır.
Rivayet edildiğine
göre, Hıristiyanların selamlaşması elini ağzına koymakla, yahudilerinki
parmakla işaretleşmek yahut başkesip kıç kırmak (reverans)la, mecûsilerinki
eğilmek, iki büklüm olmakla araplarınki de "Allah uzun ömürler
versin" anlamına gelen "hayyakellah" demekle idi.
Selâm verirken dikkat
edilmesi gereken hususları şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Mü'minlerin bulunduğu herhangi bir yere giren
kimsenin orada bulunanlara selam vermesi bu konudaki adabın birinci esasıdır,
diyebiliriz. Allah teâlâ Kur'an-ı Keriminde bunu: "Ey iman edenler, kendi
evlerinizden başka evlere girerken oradakilerle ünsiyet kurup selam vermeden
girmeyiniz."[Nur 62] âyeti ile emretmektedir.
2. Herhangi bir topluluğun
yanma girerken selam Verildiği gibi ayrılırken de selam vermek
sünnettir.[Tirmizî, istizan]
3. Selam, mü'minlerin şiarından olduğu için bir
İslam diyarında dolaşan kimsenin tanıyıp tanımadığı herkese selam vermesi, Hz.
Nebi tarafından emredilmiştir.[Sünen-i Ebu Davud, 5196 nolu hadis.]
4. Karşılaşan iki
kimseden küçük olanın büyüğe, az olan cemaatin çok olanlara, yürüyenin oturana,
biniîi olanın yaya olana selam vermesi Rasû-lullah (s.a.v.) tarafından tesbit
edilmiş âdâbdandır.[Buhari, istizan; Ebu Davud 5198, 5199 nolu hadisler.]
5. Kadınlara ve
çocuklara da selam verilebileceği [Müslim, selam] gibi mektupla da selam vermek
yahut almak sünnetin belirlediği adabdandır.
6. Gayr-i müslimlerle
karşılaşıldığı zaman Rasûlullah'ın tavsiyesine uyarak onların selam vermesini
bekleyip[Ebû Davud, 5205 nolu hadis.] selâmlarını alırken: "ve
aleyke" demekle yetinmek gerekir.[Ebû Davud, 5205 nolu hadis.]
Şayet müslüman
öncelikle selam vermek zorunda kalırsa, Rasûlullah (s.a.v.)'ın özellikle gayr-i
müslim de /let başkanlarına yazarken uyguladığı[Buhari, istizan] ve Taha
suresinde de zikrolunduğu veçhile "selam hidayete tâbi olanların üzerine
olsun"[Taha 47] şeklinde selamlamak uygundur.
Selamla ilgili olarak
Fahreddin Razi'nin tefsirinde kaydettiği birkaç hükmü de burada zikretmekte
..'ayda vardır:
1. Selam vermek
vaciptir. -'Bir selamla selamlandığıniz vakit siz ondan daha güzeli ile selamı
alın, yahut aynıyla karşılayın."[Nisa 86]
2. Selama icabet,
topluluk içerisinde farz-ı kifayedir. İçlerinden birisi cevap verirse,
diğerlerinden sakıt olur. Fakat ikram ve mübalağa kasdıy-la hepsinin icabet
etmesi evlâdır.
3. Selama anında cevap
verilmelidir. Aradan uzun müddet geçtikten sonra uygun değildir.
4. Mektupla selam
gönderene yine mektupla selam vermek mezkûr âyet gereği vâcibtir.
5. Selama en güzeliyle
mukabele edilmelidir.
6. İmam A'zama göre
cevabda fazlaca cehre lüzum yoktur.
7. Yabancı bir kadın
selam verince icabet etmek töhmeti gerektirecek olursa, ona cevap vermemek
gerekir. Uygun olan bu şartlarda yabancı kadınlara selam vermemektir.