SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EDEB BAHSİ

<< 5196 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا إِسْحَقُ بْنُ سُوَيْدٍ الرَّمْلِيُّ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي مَرْيَمَ قَالَ أَظُنُّ أَنِّي سَمِعْتُ نَافِعَ بْنَ يَزِيدَ قَالَ أَخْبَرَنِي أَبُو مَرْحُومٍ عَنْ سَهْلِ بْنِ مُعَاذِ بْنِ أَنَسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِمَعْنَاهُ زَادَ ثُمَّ أَتَى آخَرُ فَقَالَ السَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ وَمَغْفِرَتُهُ فَقَالَ أَرْبَعُونَ قَالَ هَكَذَا تَكُونُ الْفَضَائِلُ

 

(Bir önceki 5195. hadisin) manası da (Seni b. Muaz b. Enes'in) babasından (naklen) Nebi (s.a.v.)'den (rivayet edilmiştir. Ancak Râvi Muaz b. Enes hadise şu cümleleri de) ilave etti:

 

Sonra bir başkası daha geldi ve "Esselâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berakâtuhu ve mağfiretuhu" diyerek selam verdi. (Hz. Nebi bu adam için):

 

Kırk (sevap kazandı) işte (selam da bulunan fazla kelimeler için) sevap artışı böyle olur," buyurdu.

 

 

İzah:

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte, selamın "esselâmü aleyküm" şeklinde verilebileceği gibi "esselâmü aleyküm verahmetüllahi ve berakâtühü" ile "Esselâmü aley­küm ve rahmetullahi ve berekatühü ve mağfiratühü" şekillerinde de verilbileceğini ve "aleyküm" kelimesinden sonra kelimelerden her birisi için on sevap yazılacağından "Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi" şeklinde verilen sevabın "Esselamii aleyküm" şeklinde verilen selamdan daha sevablı "Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berakâtühü" şeklinde sela­mın da "Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi" şeklindeki selamdan daha sevablı olduğunu ifâde etmektedir.

 

Bir başka ifadeyle mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şerif "esselâmü aleyküm" diyerek selam veren kimseye on sevap; "esselâmü aleyküm ve rahmetullahi" diyerek selâm veren kimseye yirmi sevap, "Esselâmü aley­küm ve rahmetullahi ve berakâtühü" diyerek selam verene otuz sevap "Esselamii aleyküm verahmetüllahi ve berakütüh ve mağfiretühü" diye­rek selam verene de kırk sevap verileceğini ifâde etmektedir.

 

Ancak Reddü'l-Muhtar'da bu konuda İbn Abidin şöyle demektedir: "Tatarhanîye" de dedi ki: Selam veren için en efdali "Esselâmü aley­küm ve rahmetullahi ve berekatühü (Selam sizin üzerinize olsun, Allah'ın rahmeti ve bereketi de sizin üzerinize olsun)" demektir ve "berakâtühü" den sonra birşey eklemek uygun değildir. Cevap veren de aleykümusse-lâm ve rahmetullahi ve berakâtühü diyecektir."

 

Nitekim Fetavây-i Hidiyye'de de aynı görüşlere yer verilerek Hz. İbn Abbas'm da bu görüşte olduğu ifâde edilmektedir. Gerçekten bu mev­zuda gelen birçok hadis-i şerifler de bunu ifade etmektedir.

 

Müfessirlerimiz: "Bir selamla selamlandığınız vakit, siz ondan da­ha güzeli ile selamı alın, yahut aynısıyla karşılık verin. Şüphesiz ki Allah herşeyin hakkını gerektiği gibi arayandır."[Nisa 86] âyetinin gereğinin şu şekilde yerine getirilebileceğini açıklamışlardır.

 

"Bir müslüman 'esselâmü aleyküm' derse cevabında rahmet lâfzı ziya­de edilerek 've aleyküm selam ve rahmetullahi' denilir. Yine bir müslü­man 'Esselamü aleyküm ve rahmetullah' derse "berekât" lafzı ziyade edi­lerek: 've aleykümesselâm ve rahmetullah veberekâtühü' denilir. Selam veren selam, rahmet ve berekât lafızlarının üçünü birden söylerse ona da aynıyla cevap verilir. Onun için ziyade söz konusu değildir. Çünkü Ra-sûlullah kendisine selâm veren kimselerin selamını böyle almıştır.

 

"Allah'ın işine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketleri si­zin üzerinize olsun ey ev halkı! O övülmeğe layıktır. İyiliği boldur"[Hûd 73] mealindeki âyet-i kerime de buna delalet etmektedir.

 

Selam verirken harf-i tarifli olarak es-selamü aleykiim demekle, harfli tarifsiz olarak Selamün aleyküm demek pratikte pek farklı sayılmaz. Her iki şekilde de Kur'anda vaki olduğu için her ikisiyle de selam verilebilir. Aleykümesselâm diyerek harf-i tarifli olarak selam almak, aleyküm­selam, diyerek harf-i tarifsiz olarak selam almakdan daha faziletlidir.

 

Sadece işaretle selam vermek caiz değildir.[Tirmizî, istizan] Selam verirken sesi yük­seltmek evlâdır. Cevabda ise Hanefilere göre cehre (yüksek sese) lüzum görülmezken, Şafiîlere göre kalplere surûr bahşedeceği için alırken de cehr sünnettir. Dolayısıyla cehren mukabelede bulunulmalıdır.

 

Rivayet edildiğine göre, Hıristiyanların selamlaşması elini ağzına koy­makla, yahudilerinki parmakla işaretleşmek yahut başkesip kıç kırmak (reverans)la, mecûsilerinki eğilmek, iki büklüm olmakla araplarınki de "Allah uzun ömürler versin" anlamına gelen "hayyakellah" demekle idi.

 

Selâm verirken dikkat edilmesi gereken hususları şu şekilde sıralaya­biliriz:

 

1.  Mü'minlerin bulunduğu herhangi bir yere giren kimsenin orada bu­lunanlara selam vermesi bu konudaki adabın birinci esasıdır, diyebiliriz. Allah teâlâ Kur'an-ı Keriminde bunu: "Ey iman edenler, kendi evleri­nizden başka evlere girerken oradakilerle ünsiyet kurup selam ver­meden girmeyiniz."[Nur 62] âyeti ile emretmektedir.

 

2. Herhangi bir topluluğun yanma girerken selam Verildiği gibi ayrılır­ken de selam vermek sünnettir.[Tirmizî, istizan]

 

3.  Selam, mü'minlerin şiarından olduğu için bir İslam diyarında dola­şan kimsenin tanıyıp tanımadığı herkese selam vermesi, Hz. Nebi tarafından emredilmiştir.[Sünen-i Ebu Davud, 5196 nolu hadis.]

 

4. Karşılaşan iki kimseden küçük olanın büyüğe, az olan cemaatin çok olanlara, yürüyenin oturana, biniîi olanın yaya olana selam vermesi Rasû-lullah (s.a.v.) tarafından tesbit edilmiş âdâbdandır.[Buhari, istizan; Ebu Davud 5198, 5199 nolu hadisler.]

 

5. Kadınlara ve çocuklara da selam verilebileceği [Müslim, selam] gibi mektupla da selam vermek yahut almak sünnetin belirlediği adabdandır.

 

6. Gayr-i müslimlerle karşılaşıldığı zaman Rasûlullah'ın tavsiyesine uyarak onların selam vermesini bekleyip[Ebû Davud, 5205 nolu hadis.] selâmlarını alırken: "ve aleyke" demekle yetinmek gerekir.[Ebû Davud, 5205 nolu hadis.]

 

Şayet müslüman öncelikle selam vermek zorunda kalırsa, Rasûlullah (s.a.v.)'ın özellikle gayr-i müslim de /let başkanlarına yazarken uyguladığı[Buhari, istizan] ve Taha suresinde de zikrolunduğu veçhile "selam hidayete tâbi olanla­rın üzerine olsun"[Taha 47] şeklinde selamlamak uygundur.

 

Selamla ilgili olarak Fahreddin Razi'nin tefsirinde kaydettiği birkaç hükmü de burada zikretmekte ..'ayda vardır:

 

1. Selam vermek vaciptir. -'Bir selamla selamlandığıniz vakit siz on­dan daha güzeli ile selamı alın, yahut aynıyla karşılayın."[Nisa 86]

 

2. Selama icabet, topluluk içerisinde farz-ı kifayedir. İçlerinden birisi cevap verirse, diğerlerinden sakıt olur. Fakat ikram ve mübalağa kasdıy-la hepsinin icabet etmesi evlâdır.

 

3. Selama anında cevap verilmelidir. Aradan uzun müddet geçtikten sonra uygun değildir.

 

4. Mektupla selam gönderene yine mektupla selam vermek mezkûr âyet gereği vâcibtir.

 

5. Selama en güzeliyle mukabele edilmelidir.

 

6. İmam A'zama göre cevabda fazlaca cehre lüzum yoktur.

 

7. Yabancı bir kadın selam verince icabet etmek töhmeti gerektirecek olursa, ona cevap vermemek gerekir. Uygun olan bu şartlarda yabancı ka­dınlara selam vermemektir.